<<Güzel Bir Gün>>

[Thomas Michael Undómiel]

Out:Yaklaşık bir saat sonra herkesi burada Rp'ye beklerim herkes davetlidir...
Not:İlk Rp 1 saat sonra yazılacaktır (isteyen benden önce yazabilir!!)

[Isabella Lizz Black]

Ell o gün bidaz canı sıkılıyordu..Havada oldukça güzeldi..Okulda öğretmenlerden başka kimsecikler yoktu..Ell in de oturu otura canı sıkılmıştı..Aklından;


" Göl kenarına gideyimde bir hava alayım bunaldım.. "dedi ve okuldan çıkarak göl kenarının yolunu tuttu..Eline en sevdiği kitabı alarak yola koyuldu..Hava çok güzeldi..Etrafta kuşlarım cıvıltısını duyabiliyordu..Etraf oldukça sessizdi..Bir kaç dakika sonra göl kenarına gelmişti..Ağacın altına Çimlerin üzerine oturdu ve bir süre durgun gölü seyretmeye başladı..Bir kaç dakika sonra aklına elindeki kitap geldi..Gölü seyrederken onu tamamen unutmuştu..Ve ilk sayfasını açıp okumaya başladı..Bir an durdu ve;

" Ohh.. Sessizlik.. " dedi ve gülümseyerek kitabını okumaya devam etti..Ama yanında diğer arkadaşları olsaydı daha bir güzel olurdu onun için ama..Umuyorduki geleceklerdi..Ve kitabını okumaya devam etti..

[Thomas Michael Undómiel]

Thomas at arabasıyla Hogwarts şatosunun surlarının altından içeri giriyordu.Çok keyifli görünüyordu.Araba hala sallansa da bunu bozuntuya vermiyordu.

Keskin bir virajı dönünce atsız at arabalarının park edildiği yer görünmüştü.Kırbaçla atlara son kez vurdu.Dilinde garip bir şarkı vardı.

"Arkantos uyan,
Yine mi eski düşmanlar?
Arkantos uyan..."

Arkantos onun takma isimlerinden biriydi.Atina Enstitüsü'nde bu ismi kullanmıştı.Orda herkes onu o isimle bilirdi.Adının Thomas olduğunu bilen ya bir ya da iki kişiydi.Onun mitoloji için doğduğunu düşünüyorlardı.

Arabayı güzel bir yerde durdurdu ve indi.Yanında oturduğu sandığı aldı ve açtı.İçinden iğrenç bir koku geliyordu.Kafasını çekti ve yüzünü buruşturdu.

"Böyle olacağını tahmin etmeliydim!"

diye söylendi.Burnunu kapattı ve yine sandığın içine baktı.Bir toz bulutu çıkmıştı sandığın içinden.Altında da birkaç et parçası - iğrenç görünüşlü - ve birçok şişe.Şişelerin içinde rengi sürekli değişen bir madde vardı.Şişenin birini ve bir parça et aldı.Şişenin içindeki sıvıyı etlere damlatıp iyice yedirdi ve sandığı kapatıp yeniden arabaya koydu.

Arabanın kasasına doğru ilerledi.Kasanın aralığından baktığında at-adamların sızdığını farketti.Yüzünde kurnazca bir gülümseme vardı.Kasanın kapısını açtı, ve at-adamlara seslendi.

"Acıkmış olmalısınız.Alın şu akrep etlerini de biraz yiyip canlanın."

Adamlar etleri cansızca yediler.Etleri yutar yutmaz gözleri fal taşı gibi açıldı.Hareketsiz durdular.Thomas gülümsemesine devam ederek kullanılmayan eşya deposuna koştu.Hemen oradan bir el arabası kapıp at-adamları içine taşıdı ve göl kenarına ilerledi.

Kenardaki ağaçların birinin altında oturan bir yetişkin gördü.Yanına yaklaştı.

"Selam, rahatsız etmiyorum ya?"

[Isabella Lizz Black]

Bir kaç dakika sonra bir erkek sesi duydu;

" Selam, rahatsız etmiyorum ya? "dedi..Ell sesi duyunca bir an irkildi..Kitabını okumayı bıraktı ve başını yukarıya kaldırdı..Ve bir karartı gördü..Ve gülümseyerek;

" Selam yok ne rahatsızlığı gel otur.. " dedi ve eliyle oturmasını işaret etti..Çok şeker birine benciyordu..Ell bir an gülümsedi ve;

" Ben Eleanora bana kısaca Ell diye bilirsin..Ya sen..?? " dedi ve elini uzattı..

[Thomas Michael Undómiel]

Ağacın altında oturan kız birden irkilmişti.Thomas ters bir cevap verecek diye korktu; fakat tahmin ettiği gibi olmadı.Bunu gülümseyerek karşılayan bayan

" Selam yok ne rahatsızlığı gel otur.. "

dedi.Thomas rahatladı.Gidip yanına oturdu.Yüzüne baktı.Güzeldi.Daha sonra kız kendini tanıtmaya başladı.

" Ben Eleanora bana kısaca Ell diye bilirsin..Ya sen..?? "

"Ben Thomas sen de bana kısaca ımmmm Tom diyebilirsin, ya da Tommy!

Ell'in elini sıktı ve gülümsedi.Birden aklına at-adamlar geldi ve el arabasının yanına koştu.Arabayı getirdi ve oturdukları yerin kenarına koydu.

"Tanıştırayım.Azkaban kaçkını Pislik Takımı, Ell; Ell, Azkaban kaçkını Pislik Takımı."

Bu tanıştırma merasiinden sonra güldü.Komik bir şey söylediğini zannetmiyordu ama yine de hoşuna gitmişti.

"Eee ne diyorsun?"